prof suphi şahin teknik donanım servisi
Şiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.

Varlığın girdabında evrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir, büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir.


Şiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.

Varlığın girdabında evrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir, büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir.



siteme hoşgeldiniz

Şiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.
Şiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.

Varlığın girdabında evrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir, büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir. 



Varlığın girdabında evrilŞiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.

Varlığın girdabında evrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir, büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir.

en ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir,Şiir; içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan bir yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.

Varlığın girdabında evrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir... Varlığını, var olan hiçbir şeyle tatmin edemeyen ademoğlunun, son raddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikayesidir şiir...

Malzemesi herkeste bulunduğundan kolaylıkla hakkında yorum yapılan bir mevzudur. Öyle bir şey ki; hançereden çıkan titreşimleri muhatabının zihninde yüce bir abide haline getirir. Öyle bir şey ki; söyleyenini kendinden geçirir, okuyanına kendini buldurur. Varoluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir... Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kağıtları bir savaş meydanına çevirir.

Şiir; ciddi bir iştir! Boş zamanların eğlenceli bir uğraşı, sevgiliye arz u niyaz etme kaygısı ya da bir ismi ihya etme çabası değildir. Şiir, kendisiyle uğraşana “şair”den başka bir vasıf vermeyen kıskanç bir sevgilidir. Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir.

Şiir; delinin kuyuya attığı taştır. Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Her şiir, kendi türündedir, her şiir kendi veznindedir, her şiir kendi konusundadır, her şiir yalnızca kendisidir. Şiir vezin değildir, konu değildir, ritim değildir, kafiye değildir. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla... Şiir, büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir. 


 büsbütün yeni bir şey değildir, eskinin aynısı değildir. Eskiyi silmek, yeni olmanın işareti değildir. Temeli de, çatısı da, duvarları da yalnızca kendisi olan bir şiir soysuzdur. Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir.

Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönlüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelime kalıplarına dökülür; kelimeler, ölçünün ve ahengin haddesinden geçirilir. Şiir, çiledir.